Haberler
İşinize bakış açınızı değiştirin… Stresi yok edin
Yıllarca iyi bir kariyer için eğitim aldınız, çalıştınız. Belki de hayallerinize çok yakınsınız. Ama işyeriniz ve çalışma ortamınız pek stresli… Peki iş yerinde sabır taşı olmadan stresle başa çıkmanın yolları neler? Nasıl davranmalıyız? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Endüstriyel Psikolog Burcu Çanacık cevapladı…
Modern yaşamın getirilerinden biri olan iş hayatı birçok kişinin yoğun stres altında kaldığı yerlerden biri. Hayatımızın önemli bir kısmını harcadığımız işyerinde yaşadığımız olumsuzluklarla nasıl başa çıkabiliriz? Kendimizi hakkettiğimiz mevkiye nasıl taşırız? Stresi nasıl yenebiliriz? İşte tüm bu soruların mantıklı ve uygulanabilir cevapları var. Yeter ki siz isteyin…
DBE Kurumsal Gelişim Merkezi’nden Uzman Endüstriyel Psikolog Burcu Çanacık, iş yerindeki stres kaynaklarının sandığımız gibi, zamanın yetmemesi veya iş yükü olmadığını, stresi yaşadığımız zamanlar etrafta ilk suçlayabildiğimiz şeyin genellikle işin kendisinden kaynaklanan zorluklar olduğunu söylüyor. Bu zorlukların üstesinden gelerek yaşadığımız stresle baş etmenin ipuçlarını veren Çanacık, öncelikle işe nasıl yaklaşmamız gerektiği hakkında önemli bilgiler paylaştı.
İşe bakış açınızı değiştirmekle yola başlayın…
İşe yaklaşımımızın aslında hayata yaklaşımımıza çok benzediğini ifade eden Çanacık, anahtarın “iyimserliktir” olduğunu, hem dünyada yapılmış, hem de DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü bünyesinde yapılan araştırmalar; hayata bakış açısı iyimser olan, olumsuzluklara toleransı yüksek olan kişilerin kısa ve uzun vadede çok daha yüksek performans gösterdikleri ve işin zorluklarından şikayet etmektense işi zorluklarıyla birlikte sevebildiklerinin sonucunu gösteriyor.
Kendinizi test edin.. Ne kadar iyimsersiniz?
DBE bünyesinde yapılan araştırmalarda zor mesleklerde başarıyı yakalayan ve stresi yönetebilen kişilere bakın hangi sorular sorulmuş? Nasıl cevaplar alınmış?
– Ne kadar iyimserim? (10 üzerinden bir puan verin, 1=çok kötümserim, 10= çok iyimserim)
– Gün içerisinde moralimi bozacak bir şey olduğunda kendimi ne kadar hızlı toparlayabiliyorum? (10 üzerinden bir puan verin, 1=çok zor toparlarım, moralimi yeniden yükseltmem çok zaman alır, 10= çok kolay toparlanırım, moralimi yeniden yükseltmem çok az zaman alır)
DBE bünyesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre zor mesleklerde başarıyı yakalayan ve stresi yönetebilen kişilerin bu soruya verdikleri ortalama puan: 10 üzerinden 7,5 civarında.
Yaptığınız iş karakterinize ne kadar uyuyor?
Yaptığımız iş veya seçtiğimiz meslek, yeteneklerimize ne kadar uygunsa, işi o kadar kolay ve hızlı yapabildiğimizi ve yüksek performans gösterdiğimizi belirten Çanacık, “Yapmak için doğduğu işi yapmak” diye bir tabir vardır, ki çok doğrudur. Eğer yapmak için doğduğunuz işi yapıyorsanız işte o zaman daha az yorularak üstün performans gösterirsiniz” diyor. Bunu örneklerle açıklayan Çanacık, dışadönük, yeni insanlarla tanışmayı ve insanları etkilemeyi seven kişilerin satış veya müşteri ilişkilerinde; hareketli ve fazla enerjik yapısı olanların ise sahada sürekli seyahat edebildiği bir işte başarılı ve mutlu olduğunu belirtiyor.
Kendi düşüncelerine yönelik yapısı olan, bireysel çalışmaktan keyif alan kişilerin, proje geliştirmek, bilgisayar yazılımı üretmek gibi bireysel çalışmalarla başarıya ulaşabileceği ve iş hayatından keyif alabileceğini de ekliyor.
Yöneticinizi çok iyi analiz etmelisiniz çünkü…
İş yerinde işinizin stresli hale gelmesinin nedeni çevrenizdeki insanlar olabilir. Peki çalışma arkadaşlarınızı da barındıran bu insanlar arasında stres yaratan kimler olabilir? Çanacık, işin bize uygunluğu ve stresle ilişkimizi etkileyen ana faktörlerden biri olarak yöneticilerin yer aldığını belirtiyor. Yöneticilerin, gün içerisinde işten kaynaklı yaşayacağımız stresi azaltma veya artırma gücüne sahip olduğunu belirten Çanacık, konuyu “O panik olursa biz de panik oluruz, moralimiz daha hızlı bozulur ve daha geç toparlanırız. Yani, işiniz sizin yeteneklerinize uygunsa ve yine de stres yaşıyorsanız, nedeni yöneticinizin kendi iş stresini size yansıtıyor olması olabilir” şeklinde açıklıyor.
Yöneticilerin hayata bakış açımızı da olumlu veya olumsuz etkileme gücüne sahip olduklarını dile getiren Çanacık, zorluklara karşı toleranslı bir yöneticinin “Bunu başarabiliriz, zorlukların üstesinden gelebiliriz” diyerek ekibini motive edebildiğini, toleransı düşük bir yöneticinin ise olumsuz birçok durumda “Her şey çok kötü gidiyor, hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorsunuz!” diyerek ekibini suçlayabildiğini söylüyor.
Bunların dışında yöneticiniz sizin yeteneklerinizi veya sizi neyin motive ettiğini bilmiyor olabilir. Sizin yeteneklerinizi kullanmak yerine, yeterince iyi olmadığınız alanlarda gelişmeniz için sizi yönlendirmiş olabilir. Yapılan araştırmalar, çalışanların kendi yetenekleri doğrultusunda geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu da demek oluyor ki; başarılı olduğunuz veya yetenekli olduğunuz alanları yöneticinize siz göstermek zorunda kalabilir, onu buna inandırmak için biraz uğraşmanız gerekebilir.
Stresten en çok kimler etkileniyor?
Psikolog Burcu Çanacık, iş yeteneklerine uygun olmayan ve genel olarak hayata bakış açısı olumsuz olan kişilerin işin yarattığı stresle başa çıkmada daha fazla sıkıntı çektiğini, yöneticisinin kendi ve ekibinin stresini iyi yönetememesinin de bunlara eklendiğinde stres unsurlarının kişi üzerinde daha uzun vadeli olabileceğinin bilgisini paylaşıyor.
Stresten korunmak diye bir şey yok.. Onunla başa çıkın!
Stresten korunmak diye bir şey olmadığını belirten Çanacık, “Önemli olan stresle nasıl başa çıktığımız” diyor. Zorluklara karşı toleransımızı artırmanın stresi yönetmemizi kolaylaştırdığını belirten Çanacık, “Stresini iyi yöneten bir yönetici ile çalışmak, iş stresi ile daha kolay başa çıkmamızı sağlar. Gerektiğinde mola vermek, kendimize zaman ayırmak, arkadaşlarla bir araya gelerek paylaşımda bulunmak, yine stresi yönetmenin diğer yollarıdır. Ancak en iyi yöntem, yeteneklerimizle uyumlu meslek seçimidir. Eğer bunun için çok geç ise, işimizin yeteneğimizle uyumlu kısımlarını öne çıkarmak, yöneticimizden yardım ve yönlendirme istemek, stresi yönetmemize yardımcı olur” dedi.
Haberler
Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü
Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.
Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.
Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.
Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.
“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.
Haberler
Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu
Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.
1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.
Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”
Haberler
Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler
Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.
Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı
Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.
Suyu boşa kullanımı engellenmeli
Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.
Plastik kullanımından vazgeçilmeli
Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.
Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı
Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.
Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor
Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.
Pil atıklarına dikkat edilmesi
Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.
-
Madencilik5 yıl önce
İş Makinesi Sektörü Almanya’da Buluşuyor
-
Diğer Gıda & İçecek5 yıl önce
Propolisi Türkiye’den Dünyaya İhraç Eden Kadın
-
Haberler9 yıl önce
Türk Havayolları ve Boeing uzun vadeli işbirliği anlaşması imzaladı.
-
Diğer İmalatlar5 yıl önce
CITS’in Genel Müdürü Ertan Göral oldu
-
Sanayi3 yıl önce
Saha İstanbul Çorumlu sanayicilerle buluştu
-
Lojistik4 yıl önce
Linde’ye EcoVadis’den ikinci kez altın madalya!
-
Haberler4 yıl önce
Akıllı sel bariyerleri, sel baskınlarının önüne geçecek
-
İMALAT4 yıl önce
Atlas Copco’dan sanayiye enerji tasarruf sağlayacak 10 öneri
-
Yeni Teknolojiler4 yıl önce
Ulusal siber sınırlar gerçek ülke sınırları kadar önemli
-
Otomotiv4 yıl önce
CHEP Türkiye’de üst düzey atama
-
Makina & Ekipman4 yıl önce
Rockwell Automation siber güvenlik şirketi OYLO’yu satın aldı
-
İMALAT4 yıl önce
Coşkunöz Holding’in Dönüşüm Proje Koordinatörü Evren Özbanazi oldu