Connect with us

Haberler

PROF. DR. Kerem Alkin: “İklim güvenliğine ilişkin yeni bir konsept geliştirilmeli”

Published

on

HEDEF: KÜRESEL ORTALAMA SICAKLIĞI 2 DERECE AZALTMAK 

YENADER DERNEK BAŞKANI PROF. DR. KEREM ALKİN, “COP26 GIDA GÜVENLİĞİ ve ENERJİ GÜVENLİĞİ’NİN KAPSAMLI KONUŞULDUĞU PLATFORM OLACAK” DEDİ

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP), 26. kez toplanıyor. Bu yıl 31 Ekim – 12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek konferans İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da gerçekleştirilecek.

COP26’nın, 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nın, bugüne dek kaydedilen gelişmenin değerlendirileceği ilk zirve olması açısından büyük önem taşıdığını belirten Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin, atılan adımlara ve yapılan planlara sadık kalmak için COP zirvelerinin oldukça önem arz ettiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP), bu yıl 26. kez toplanıyor. Her yıl yüzden fazla ülkenin katılımıyla gerçekleşen konferansın amacı iklim değişikliğini irdeleyerek ülkelerin bu sorunla nasıl başa çıkması gerektiğini tartışmak üzerine kuruluyor.

Bu yıl 31 Ekim – 12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek konferans İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da gerçekleştirilecek. Dünya liderleri, müzakereciler ve gazeteciler de dahil olmak üzere 25.000’e kadar insanın katılımının beklendiği konferansın sonunda deklarasyon yapılması öngörülüyor.

COP – ATMOSFERDEKİ SERA GAZI ORANLARINI DÜŞÜRMEYİ AMAÇLIYOR

Birleşmiş Milletler öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk çevre sözleşmesinin (United Nations Framework Convention on Climate Change) yürürlüğe girdiği 1994 yılından beri her yıl taraflar konferansı düzenleniyor. Düzenlenen konferanslar kısaca “COP” olarak adlandırılıyor. İnsan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul eden sözleşme, atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlıyor.

2050’YE KADAR KARBON EMİSYONU SIFIRA İNDİRİLMELİ

2015 yılında 21. Taraflar Toplantısı’nda (Conference of the Parties / COP21) imzaya açılan Paris İklim Anlaşması 2050’ye kadar küresel ortalama sıcaklığı en az 2.0 derece azaltmayı hedefliyor. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için ülkelerden dünya genelinde karbon emisyonunu 2050’ye kadar sıfıra indirilmesi talep ediliyor. Ayrıca fosil yakıt kullanımının da devreden çıkarılması isteniyor.

Söz konusu konferanslarda beş yılda bir durum değerlendirilmesi yapılıyor. Bu açıdan atılan adımlara ve yapılan planlara sadık kalmak için COP zirveleri oldukça önem arz ediyor. 2020 yılında yapılması planlanan değerlendirmelerin ilki COP26,  koronavirüs salgını nedeniyle 2021 yılına ertelendi.

“İKLİM GÜVENLİĞİ’NE İLİŞKİN YENİ BİR KONSEPT GELİŞTİRİLMELİ”

31 Ekim – 12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İklim Zirvesi (COP26) nedeniyle uluslararası medyanın ve küresel sosyal medya mecralarının en önemli gündem maddesinin ‘iklim değişikliği’ olduğunu belirten Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER)  Dernek Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin iklim değişikliği hakkında sözlerine şu şekilde devam etti:

“İklim değişikliğinin en büyük ‘tehdit’ olarak algılanmasının nedenlerini algılamak istediğimizde, BM’lerden NATO’ya, AGİT’den OECD’ye, küresel ekonomik ve siyasi diplomasinin temsilcisi olan tüm kurumlarda ‘gıda güvenliği tehdidi’, dev kuraklık ve seller gibi ‘büyük doğal afet tehdidi’, ‘enerji güvenliği tehdidi’ ve ‘iklim odaklı göç tehdidi’ gibi çok yönlü boyutlarıyla ele alındığına şahit oluyoruz. Bu nedenle, ‘İklim Değişikliği Tehdidi’ beraberinde ‘İklim Güvenliği’ne dayalı yeni bir konseptin geliştirilmesini de gerektiriyor.”

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE YÖNELİK BÖLGESEL ANALİZLER YAPILMALI

Küresel karbon salınımının yüzde 80’nden sorumlu olan G20 ve OECD üyesi ülkeler arasında bir konsensüsü yakalamanın kolay olmadığının altını çizen YENADER Dernek Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

İklim Güvenliği’ne dayalı ortak bir konseptin oluşturulması, her şeyden önce, COP26, G20 ve OECD gibi uluslararası platformlarda küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan ve kaynaklanabilecek risk ve tehditlere ilişkin ortak bir anlayışın oluşturulmasını gerektiriyor. Ardından, dünyanın her farklı coğrafyası küresel iklim değişikliğini ya aşırı ısınma ve buzların erimesi, ya aşırı yağmur ve seller, ya da aşırı kuraklık olarak farklı değişimlerle yaşadığından, iklim değişikliğine yönelik bölgesel analizlerin yapılması gerekmekte.”

GIDA ve ENERJİ GÜVENLİĞİ İHMAL EDİLMEMELİ

Dünyanın farklı noktalarında ‘iklim değişikliği tehdidinin sebep olduğu tahribatı yönetmek için iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelere yönelik küresel ve bölgesel ölçekte finansman ile her türlü ekipman desteğini sağlayacak bir lojistik ağının oluşmasını sağlamanın yüzleşilmesi gereken bir gerçek olduğunu vurgulayan YENADER Dernek Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin;

“Tüm bu tablo içerisinde, ‘gıda güvenliği’ ve ‘enerji güvenliği’ başlıkları ise en ufak bir ihmalinin dahi çok büyük bölgesel ve küresel çatışmaları tetikleyeceği iki kritik konu başlığı. 8 milyarı geçmiş dünya nüfusunun her geçen artan beslenme ve enerji ihtiyacını karşılayacak gıda ve enerji üretimini tehdit eden ‘iklim değişikliği’, İklim Güvenliği konsepti altında gıda ve enerji için özel ve kapsamlı çalışmalar yürütülmesini gerektiriyor. Enerji arz güvenliğinin ihmal edilmesi de, gıda arz güvenliğinin ihmal edilmesi de, uluslararası ekonomi-politik açısından içinden çıkılamaz bir kaosu tetikleyebilir. G20 ve COP26 tüm bu risk ve tehditlerin kapsamlı konuşulduğu platformlar olacak” dedi.

COP26 HEDEFLERİ:

  • “1.5” hedefini canlı tutmak.
  • Fosil yakıttan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmının atmosfere girmesi engellendiği sürece, bir miktar kömürü kullanmaya devam etme olasılığını açık bırakan “azaltılmamış” kömür kullanımına kesin bir son kullanma tarihi koymak.
  • Zengin ülkelerin kabul ettiği, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıt emisyonlarını azaltmalarına ve krizin etkilerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı sağlamak.
  • 14-19 yıl içinde tüm yeni araba satışlarını sıfır emisyon salınımlı yapmak.
  • Ormanlar atmosferden karbonu uzaklaştırmada çok önemli bir rol oynadığından, on yılın sonunda ormansızlaşmaya son vermek.
  • Karbondioksitin ısınma gücünün 80 katından fazla güçlü bir gaz olan metan emisyonlarını azaltmak.

Continue Reading
Advertisement
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Published

on

By

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Continue Reading

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Published

on

By

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Continue Reading

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Published

on

By

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Continue Reading

Yorumlar

  • {{{ review.rating_post_title }}}
    User Avatar
    {{{ review.rating_title }}}

    {{{review.rating_comment | sstr | nl2br}}}

    Show

Trendler