Connect with us

Haberler

Türkiye’nin kredi riski kırmızı alarm veriyor

Yayın tarihi

-

D&B Türkiye, 12 bölgede 81 ilde 80 binden fazla şirketin kredi riskini değerlendirdiği D&B Türkiye Kredi Risk Endeksi’nin 2013 yılı son çeyrek verilerini açıkladı. Bölge, il ve sektör bazında yapılan araştırmaya göre Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin riskinde beklenmeyen sertlikte bir artış ortaya çıktı.

 Toplam altı ana sektör altında toplanan şirketlerin değerlendirildiği araştırmada kredi riski en düşük iller Karaman, Bolu, Edirne, Kırşehir, Yozgat ve Kastamonu oldu. Adıyaman, Burdur, Batman, Çanakkale, Düzce, Erzincan ve Van ise riski en yüksek iller olarak belirlendi. 

DrSelimSeval

D&B Türkiye Danışma Kurulu Başkanı Dr. Selim Seval

Ticari bilgi konusunda 170 yılı aşan deneyimiyle tüm dünyada 230 milyondan fazla firma hakkında en büyük veri tabanına sahip, kredi derecelendirme sisteminin mucidi Dun & Bradstreet (D&B) tarafından hazırlanan Türkiye Kredi Risk Haritası’nın 2013 yılı dördüncü çeyrek verileri açıklandı. Türkiye’nin 12 ayrı ekonomik bölgesinde faaliyet gösteren 80 bin 904 şirketin ratingleri değerlendirilerek oluşturulan Türkiye’nin Kredi Risk Haritası’na göre şirketlerin riski yüzde 1,8’lik artışla kırmızı alarm seviyesine ulaştı. Risk endeksi son 11 çeyreğin en düşük seviyesine inerken, beklenmedik sertlikte bir risk artışı ortaya çıktı.

2013’ün son çeyreğinde en düşük riskli iller Karaman, Kastamonu ve Edirne iken, en yüksek risk Erzincan, Van ve Adıyaman’da ortaya çıktı. Son dört çeyreğin tamamında kredi riski en yüksek iller arasında Adıyaman hep en riskli üç il arasında yerini korudu. Son dört çeyrekte en riskli iller arasında Burdur iki kez, Batman, Çanakkale, Düzce, Bilecik, Erzincan ve Van birer kez yer aldı. En düşük riskli iller arasında Karaman ve Bolu üçer kez, Edirne ve Eskişehir ikişer kez, Yozgat ve Kastamonu ise birer kez görüldü.

2013 dördüncü çeyrek verileri Kuzeydoğu Anadolu’yu en riskli bölge olarak gösterdi. Son üç çeyrekte en riskli bölgeler olarak, Orta Doğu Anadolu ilk çeyrekte, Batı Marmara ise son iki çeyrekte risk gösteriyordu. Türkiye’nin en risksiz bölgesi, tüm çeyreklerde olduğu gibi yine Orta Anadolu oldu.

D&B Türkiye Risk Haritası’nın dördüncü çeyrek verilerini değerlendiren D&B Türkiye Danışma Kurulu Başkanı Dr. Selim Seval, Türkiye geneline bakıldığında, 2013’ün son çeyreğinde kredi riskinin büyük oranda arttığını ve beklenmeyen sertlikte bir riskin ortaya çıktığını belirtti. 2013’ün üçüncü çeyreğinde kredi riskinin artacağı beklenirken, bu beklentinin gerçekleşmediğini, aksine kredi riskinde az da olsa bir iyileşme görüldüğünü söyleyen Seval, “Yılın son çeyreğinde bu sefer beklenen gerçekleşti ama beklenmeyen sertlikte bir risk artışı ile karşılaştık. Bunun nedeni yaklaşan yerel seçimlerle birlikte gerilen politik ortamın yanı sıra, FED’in gelişmekte olan ülkelere kaynak girişini azaltacağı beklentisinin gerçekleşmesi olmuştur” dedi.

“Bu çalışmamız Türk ekonomisinin kalp atışlarını yansıtıyor. Bu çalışma sayesinde Türkiye global arenada da kendini ifade edebiliyor” diyen Seval, şu bilgileri verdi:

“Haziran başında gelişen Gezi protestolarının yankılarının ve hemen ardından gelen FED açıklamasının bu pembe tabloyu bozma ihtimaline dikkat çekmemize rağmen beklenen olmadı. FED tavrını biraz yumuşattı; Gezi protestolarının ekonomik yansımaları da sınırlı kaldı. Dolayısıyla Türk şirketlerinin riskinde artış olmadı, risk azalışı sürdü. Fakat son çeyrek verileri oldukça keskin değişimler gösterdi. Türkiye Kredi Risk Endeksi 2013’ün üçüncü çeyreğinde 1.072 değerinden dördüncü çeyrekte 1.035 değerine geriledi, %1,8’lik bu risk artışı ile Endeks, son 11 çeyreğin en düşük seviyesine indi.”

En riskli sektör Perakende Ticaret

Türkiye Kredi Risk Endeksi çalışmasının başladığı 2011 yılından bu yana en az riskli sektör Üretim olmaya 2013’ün son çeyreğinde de devam etti. Son çeyrekte Perakende Ticaret tekrar en yüksek riskli sektör oldu.

Dr. Selim Seval, perakende ticaret ve üretim sektörlerinin çok geniş faaliyet yelpazelerini içerdiğinin altını çizerek, “Her perakende ticaret riskli, her üretim konusu da risksiz demenin doğru bir yaklaşım olmayacağına da dikkat çekmek isterim. Bu iki sektörün alt açılımlarına bakılması gerekir” dedi.

Tek sevindirici haber: Ekonomik faaliyet artıyor!

Son çeyreğin en sevindirici haberi, ekonomik faaliyeti hesaplanamayan il sayısının 16’ya düşmesi oldu. Yeterli ekonomik etkinlik olmadığı için kredi risk endeksi hesaplanamayan il sayısı üçüncü çeyrekte 19’du. 2011’de Endeks hesaplanmaya başladığında 20’den fazla il çalışmaya dahil edilemiyordu.

Sektörel Güven Endeksleri de sonucu teyit ediyor

Kredi Risk Endeksi sonuçları, bu çeyrekte TÜİK tarafından hazırlanan Sektörel Güven Endeksleri ile karşılaştırıldı. Türkiye Kredi Risk Endeksi sonuçlarının Sektörel Güven Endeksi (SGE) ile tam bir uyum gösterdiğini anlatan Seval, “Bir önceki çeyrekte araştırma verilerimizi sorunsuz ve sorunlu banka kredileri ile karşılaştırmıştık. Son çeyrek verilerimizin sağlamasını bu kez SGE ile yaptık. SGE, işyeri yöneticilerine yöneltilen sorulara alınan yanıtlarla hazırlanıyor. Kredi Risk Endeksi ise bağımsız uzmanlar tarafından tek tek şirketlerin ölçülebilen finansal ve finansal olmayan verileri ile hesaplanıyor. Güven Endeksinde verilen işyeri yöneticilerinin gözlemleri, son çeyrekteki risk verileri ile paralellik göstermektedir” dedi.

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Trendler