Connect with us

Haberler

Avea CEO’su Erkan Akdemir, GSMA 2014’te sektörü ve Avea’nın çalışmalarını değerlendirdi

Yayın tarihi

-

 

Türkiye’de varolan vergi sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Avea CEO’su Erkan Akdemir, GSMA 2014’te yaptığı açıklamalarda;

 “Türkiye’de cep telefonlarına uygulanan vergi rejimi pahalı telefonu teşvik ederken; ucuz telefonların satın alma maliyetini artıracak bir noktaya geldi. Uygulanmaya başlandığında bir anlamı olan 120 TL’lik maktu verginin yeniden gözden geçirilmesinin zamanı geldi”

 

“Altyapı paylaşımı konusunda operatörler, bu alanda düzenleme veya işe yarar şekilde teşvik edici kuralların konulmasını istiyor. Çünkü dünyada olduğu gibi Türkiye’de de operatörler gelirlerinin önemli bir kısmını altyapı yatırımları için kullanıyor. Türkiye’de 4G konusunda ortak altyapı kullanımını sağlayan modelin sadece operatörler için değil; ülke ekonomisi ve müşteriler açısından da en doğru model olduğunu düşünüyoruz. Biz de bu modeli destekliyoruz”

 

“Türkiye GSM pazarı 2013’ü, yüzde 3 abone büyümesi ve yaklaşık yüzde 7’lik servis gelir büyümesi ile tamamladı. Avea ise hem abone hem gelirde sektörün üzerinde bir büyüme kaydetti ve 2013’ü en kritik performans göstergelerinde rakiplerin açık ara önünde kapattı” dedi.

 

Avea CEO su Erkan Akdemir

Avea CEO’su Erkan Akdemir

Avea CEO’su Erkan Akdemir, 24-27 Şubat tarihleri arasında Barselona’da düzenlenen ve dünya GSM sektörünün en büyük etkinliği olan Mobile World Congress 2014’te; GSM sektöründe yaşanan gelişmeler, bu yıl kongrede öne çıkan başlıklar ve  Avea’nın yaptığı çalışmaları değerlendirdi.

Coğrafyalar farklı olsa da yaşanan sıkıntılar ve aranan çözümler ortak

Erkan Akdemir, GSMA 2014 Kongresi’nde bu yılın en çok dikkat çeken konu başlıklarını değerlendirken; dünyada GSM sektöründe bazı pazarlarda büyümenin sürerken; bazı pazarlarda ise büyümenin durmuş veya küçülmekte olduğuna dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Burada katıldığımız toplantı ve oturumlarda gördük ki; tüm dünyada operatörler artan yatırım yükümlülükleri, yüksek frekans kullanımı, yüksek vergiler ve özellikle devletlerin telekom operatörlerinden büyük beklentileri gibi konularda ortak sıkıntılar yaşamaktalar.

Değişik coğrafyalarda da olsa, farklı ülkelerde hizmet veren operatörlerin ortak sıkıntılar yaşadığını görüyoruz. Türkiye’deki operatörlerin de artan yatırım yükümlülükleri, yüksek frekans kullanımı ve yüksek vergi konusunda sıkıntıları diğer ülke operatörlerinin yaşadıklarıyla benzeşiyor.”

 

Akdemir: “Varolan vergi sistemi ucuz telefonların satın alma maliyetini artırır hale getirdi”

Türkiye’de varolan vergi sisteminin ucuz telefonların satın alma maliyetini artırır hale getirdiğini ancak bunun yapılacak bazı yeni düzenlemelerle iyileştirilebileceğine dikkat çeken Akdemir:

“Türkiye’de cep telefonlarına uygulanan bir vergi rejimi var. Bu vergi rejimi şu anda, pahalı telefonu teşvik eden, ucuz telefonların ise satın alma maliyetini artıracak bir noktaya geldi. Bu kapsamda, uygulamaya konduğunda bir anlamı olan 120 TL’lik maktu verginin gözden geçirilmesinin zamanı geldi.”

 

Erkan Akdemir, kongrede tanıtımı yapılan 25 ve 50 dolarlık cep telefonlarının Türkiye’de 300 TL bandından aşağıda olmayacağını ve bunun da vergilerden kaynaklandığını belirtti. Açıklamaları sırasında sağlanan konuşma hizmetleri üzerindeki vergilere de değinen Akdemir; ara bağlantı ücretlerinden alınan vergilerin pazarı daralttığını vurguladı ve “Ara bağlantı ücretlerindeki düşüş nedeniyle, Avea’nın büyüme rakamı aslında yüzde 15 olacakken; yüzde 11 olarak gerçekleşti” dedi.

 

Fatih Projesi ile atılan yerli üretim adımı desteklenmeli

Erkan Akdemir, son günlerde pek çok farklı sektörde gündeme getirilen yerli üretim ve bunun desteklenmesi konusunda da açıklamalarda bulundu. Fatih Projesi ile yerli üretimin yolunun açıldığını söyleyen Akdemir: “Elektronikten demir çeliğe birçok sektörde yerlilik oranı da tartışılabilir. Bunun iyi şekilde kullanılarak teşvik edilmesi gerekmektedir. İyi niyetli ve cesur yatırımcıların önünün açılması anlamında maktu verginin de iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde devlet eliyle bu kadar büyük bir pazar açılmadı. Bu fırsatı iyi kullanalım.”

Akdemir: 4G operatörlere yatırım yükümlülüğü getiriyor.

Çözüm; ortak altyapı paylaşımında

Kongrede ayrıca oturumlarda 4G yatırımlarının da gündemde olan konuların başında geldiğini belirten Erkan Akdemir;

“Altyapı paylaşımı konusunda operatörler, bu alanda düzenleme veya işe yarar şekilde teşvik edici kuralların konulmasını istiyor. Çünkü dünyada olduğu gibi Türkiye’de de operatörler gelirlerinin önemli bir kısmını altyapı yatırımları için kullanıyor. Geçen yıl 750 milyon, ondan önceki yıl ise 800 milyon lira yatırım yaptık ve bunun büyük bölümü 3G’ye yönelikti. Dolayısıyla, Türkiye’de 4G konusunda ortak altyapı kullanımını sağlayan modelin sadece operatörler için değil; ülke ekonomisi ve müşteriler açısından da en doğru model olduğunu düşünüyoruz. Bunu, Avrupa’da bu konudaki arayışların artmasından da anlamak mümkün. O nedenle bu model, daha işin en başında ne kadar erken oturtulursa, o kadar net ve sağlıklı bir sonuç alınır. Biz de bu modeli destekliyoruz” dedi.

 

Akdemir: “Abone ve servis gelirinde pazarın üzerinde büyüdük”

 

Erkan Akdemir, GSMA 2014’teki değerlendirmelerinde Türkiye GSM pazarının 2013’ü, yüzde 3 abone büyümesi ve yaklaşık yüzde 7’lik servis gelir büyümesiyle kapattığını ifade etti. Avea’nın hem abone hem gelirde sektörün üzerinde büyümeye devam ettiğini, 2013’ü en kritik performans göstergelerinde rakiplerin açık ara önünde kapattığını da söyledi.

 

1 milyon 42 bin abone kazanımı ve yüzde 8 ile en çok büyüyen operatörün Avea olduğunu dile getiren Akdemir, bu alanda hakim operatörün yüzde 0.2, diğer operatörün ise yüzde 4 büyüdüğünü açıkladı. Akdemir, bu sonuçlarla abone pazar payını en çok arttıran operatörün de Avea olduğunu söyledi ve Bu alanda biz 1 puan, diğer operatör 0.3 puan kazanırken hakim operatör ise eksi 1.3 küçüldü”  dedi.

Avea’nın ara bağlantı indirimi etkisine rağmen çift haneli gelir büyümesini sürdürdüğüne ve hem pazarın hem de rakiplerin üzerinde büyüdüğüne de dikkat çeken Akdemir şunları söyledi:

“Toplam pazar yaklaşık yüzde 7 büyürken, Avea toplam gelirini yüzde 10, servis gelirini yüzde 11 arttırdı. Servis gelir büyümesinde hakim operatör yüzde 5, diğer operatör ise yüzde 8 büyüdü. Ara bağlantı etkisi hariç yüzde 15 büyüme yakaladık. Servis gelir pazar payını da 0.7 puan ile en çok artıran biz olduk. Bu alanda hakim operatör eksi 1 azalırken, diğer operatör ise 0.3 puan artış gösterdi.

 

2011 ve 2012’de olduğu gibi 2013’ü de numara taşımada en yüksek net taşıma adedi ile lider kapattık. Avea, 2013 yıl sonunda 916 bin net abone kazanırken, hakim operatör 1 milyon 86 bin abone kaybetti. Diğer operatörün abone kazanımı ise 170 bin oldu. Türkiye ortalamasında faturasız pazar yüzde 1 küçülürken, biz yüzde 6 ile en yüksek büyüme oranını yakaladık. Bu alanda hakim operatör yüzde 4 küçülürken, diğer operatörün büyümesi ise yüzde 1 olarak gerçekleşti.”

Faturalı pazarda da en yüksek büyümeyi yüzde 9.9 ile Avea’nın gerçekleştirdiğini de dile getiren Akdemir, akıllı cihaz penetrasyonunda ise rakiplere yüzde 7’lik fark attıklarını söyledi. Avea’nın akıllı cihaz penetrasyon oranının yüzde 37, rakiplerinin ise yüzde 30 olarak gerçekleştirdiğini belirten Akdemir, kişi başı konuşma gelirinde de 22,3 TL ile rakiplerinden önde olduklarını sözlerine ekledi.

 

İTO, GSMA’nın İstanbul’a getirilmesi için ciddi çalışmalar yapıyor

Erkan Akdemir İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) GSMA Kongresi’nin Barselona’dan sonra İstanbul’da düzenlenebilmesi için ciddi çalışmalar yaptığına da değindi:

“Burada ele alınan bir diğer konu ise bizim de katıldığımız ve İTO’nun GSMA’yı 2018’de, İstanbul’da yapma girişimleriyle ilgili bir toplantıydı. Bu toplantıda, GSMA Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO heyeti de hazır bulundu.

Toplantıda, Barselona’nın dönemi bittiğinde bu organizasyonun İstanbul’da gerçekleştirilmesi için yapılan yatırım planlarından bahsedildi. Geçtiğimiz yıl Sayın Binali Yıldırım’ın gündeme getirdiği bu konu, bu toplantıda daha somut bir şekilde tartışıldı.”

Avea’nın 2013 Sonuçlarına Göre Devam Eden Liderlikleri

Toplam abone taban büyümesi                 10 çeyrek

Faturasız abone taban büyümesi                12 çeyrek

Faturalı abone oranı                                24 çeyrek

Numara taşıma net kazanım                     7 çeyrek

Akıllı cihaz penetrasyonu                          10 çeyrek

Faturasız ARPU                                       5 çeyrek

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Trendler