Connect with us

Haberler

İşe alımlarda deneyim eğitimden daha önemli

Yayın tarihi

-

Randstad, workmonitor araştırması ile iş dünyasının nabzını ölçmeye devam ediyor. Türkiye’nin de dahil olduğu 32 ülkeyi kapsayan yılın ikinci araştırmasında yeni bir iş bulmada eğitimden ziyade deneyimin daha önemli olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya katılan işveren ve çalışanların yüzde 81’i, yeni bir iş bulmada eğitimden ziyade deneyimin önemli olduğunu söylerken, küresel olarak çalışanlarda işini kaybetme korkusu gözlemlendi. Genç ve yaşlı istihdamı, kişisel motivasyon, iş gücü dolaşımının da ölçümlendiği ikinci workmonitor sonuçlarına göre çalışanların işsiz kalmaktansa, eğitim düzeyinin altında ya da geçici bir işte çalışmayı tercih edeceği ortaya çıktı.

 

Dünyanın lider insan kaynakları danışmanlık şirketlerinden Randstad, Avrupa, Asya Pasifik ve Amerika kıtalarını içeren, Türkiye’nin de dahil olduğu 32 ülkeyi kapsayan yılın ikinci workmonitor araştırmasını yayınladı. 10 yıldır aralıksız olarak yılda 4 kez iş dünyası eğilimlerinin ölçümlendiği araştırma sonuçlarına göre, uygun bir iş bulmada deneyimin eğitimden daha önemli olduğu ortaya çıktı.

 

Araştırmaya katılan işveren ve çalışanların yüzde 81’i, yeni bir iş bulmada eğitimden ziyade deneyimin daha önemli olduğuna inandığını söyledi. On binlerce çalışanın katıldığı araştırmada en çok deneyimli işçi arayan ülke % 92 ile Çin olurken, Hindistan ve Birleşik Krallık % 91 ile ikinciliği paylaştı. Türkiye’de ise bu oran % 85 olarak ölçümlendi. Danimarka ve Norveç’te çalışanların yarısı ise eğitime karşı deneyimin ağır bastığına inanıyor.

 

İŞ BULMA GENÇLER İÇİN Mİ? YAŞLILAR İÇİN Mİ DAHA ZOR?

İş dünyasında önemli bulguların ve ilgi çekici sonuçların ortaya çıktığı Workmonitor araştırmasında, küresel olarak araştırmaya katılanların üçte ikisi, 25 yaşın altındaki gençlerin uygun bir iş bulmada her geçen gün daha da zorlandığını belirtti. X kuşağının ardından Y kuşağının da iş hayatına girmesi ile birlikte üç farklı kuşaktan insanın birlikte çalıştığını ve hızlı bir değişimin başladığını söyleyen Randstad Türkiye Genel Müdürü Altuğ Yaka, “Günümüz iş dünyasına baktığımızda teknolojinin damgasını vurduğu, 3 kuşaklı şirketlerin arttığı, önemli bir dönüşümün başladığı dönemece girdik. Yılın ikinci workmonitor araştırmasında 25 yaş altındaki gençlerin deneyimleri nedeni ile iş bulmakta zorluk çektiği ortaya çıksa da, küresel olarak şirketlerin dörtte üçü genç çalışanları istihdam etmek istiyor. Meksika, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya Norveç ve Türkiye’deki şirketlerin % 80’den fazlası gençlerle yürümeyi, Macaristan, Singapur, ABD, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Doğu Avrupa’da ise 25 yaş üstü, deneyimli çalışanlarla ilerlemeyi düşünüyor. Araştırmadaki diğer önemli bir bulgu ise küresel olarak gençlerin % 80’lik bir bölümü genellikle eğitim seviyelerinin altındaki işleri kabul etmesiydi” açıklamasını yaptı.

 

“İŞSİZ KALMAKTANSA GEÇİCİ BİR İŞİM OLMASINI TERCİH EDERİM”

Tüm dünyada çalışanların neredeyse % 75’i geçici işlerin kadrolu iş için bir atlama taşı olabileceğini düşünüyor. Bu düşüncenin en fazla olduğu ülkelerin başında % 89’la Malezya, % 88’le Fransa ve Polonya geliyor. Geçici iş ilişkisine Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Macaristanlı çalışanların sıcak bakmadığını belirten Altuğ Yaka, “Küresel olarak çalışanların % 70’ten fazlası geçici işin, kadrolu işe geçişte bir atlama taşı olabileceğini düşünüyor ve işsiz kalmaktansa geçici bir işlerinin olmasını tercih edeceklerini belirtiyor. Türkiye’de de bu oran % 79’la hayli yüksek. Öte yandan mobilite, internet ve sosyal ağ kullanımının yaygınlaşması ile çalışanlar istihdam şirketlerine daha fazla yönelmeye başladı. Mobilite merkezli yaşam sürecinde, neredeyse kimseyi masa başında yakalayamadığınız bugünlerde iş başvuruları artık cep telefonlarından, tabletlerden gerçekleştiriliyor. Dünya genelinde iş bulmak için yaklaşık her 10 çalışandan 8’i bu altyapıya sahip olan istihdam şirketini tercih ediyor. Bu oran Brezilya’da % 93, Meksika’da % 89, İspanya’da % 87, Türkiye’de % 79, İsveç’te 55, Almanya’da ise % 56” dedi.

 

İŞİNİ KAYBETME KORKUSU ARTIYOR

Workmonitor araştırmasında öne çıkan diğer bir konu ise iş sürekliliğindeki güven üzerineydi. Küresel olarak işinin güvende olduğuna inananların sayısı oldukça düşük çıktı. Ekonomik koşulların kötü olduğu Yunanistan’daki çalışanların % 94’ü işlerinin güvencede olmadığını belirtirken Macaristan % 93 ile ikinci sırada, İspanya ise % 91 ile üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’de ise bu oran % 75’i geçmedi. Brezilya, Norveç ve İsveçli çalışanlar ise diğer ülkelere nazaran kendilerini daha güvende hissettiklerini belirtti.

 

 

 

Randstad hakkında:

Dünyanın 2. büyük insan kaynakları danışmanlık firması olan Randstad Holding NV, şirket ve kurumlara istihdam iş çözümleri sunmaktadır. 5 kıtada toplam 43 ülkede, 33 binden fazla çalışan ve 5.400 şubesi bulunan Randstad, Türkiye pazarındaki faaliyetlerine 2006 yılında başladı. Amerika, Almanya, Avustralya, Belçika, Fransa, Hindistan, Hollanda, İspanya, İsviçre, Kanada, Lüksemburg, Polonya ve Portekizde önemli pazar payına sahip olan Randstad, 2011 yılında 16.2 milyar euro ciroya ulaştı.  Holding hisseleri NYSE Euronext Amsterdam’da işlem görmektedir. Daha fazla bilgi için www.randstad.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Trendler