Haberler
Türkiye bağışçılıkta dünyayı geriden takip ediyor
Dünya Bağışçılık Endeksi’nde bir önceki yıl 148 ülke arasında 136’ıncı sırada yer alan Türkiye, bu yıl 135 ülke içinde 128’inci sırada yer alabildi.
Ülkelerin bağışçılığa bakış açısını karşılaştırmalı olarak sunmayı amaçlayan “Dünya Bağışçılık Endeksi”(World Giving Index) 2013 yayınlandı. İngiltere merkezli Charities Aid Foundation (CAF) tarafından toplam 135 ülke arasında yapılan sıralamada ABD endeksin başına yerleşerek en çok bağışta bulunan ülke oldu. Türkiye ise bağış yapma konusunda bir önceki yıl olduğu gibi alt sıralarda yer aldı ve 128’inci oldu.
CAF tarafından açıklanan Dünya Bağışçılık Endeksi, bireylerin bir sivil toplum kuruluşuna nakdi bağışta bulunması, gönüllü destek vermesi ve tanımadıkları bir kişiye yardımda bulunması gibi alanlarda ülkelerin bakış açısını ortaya koydu. Bu yıl 4’üncüsü yayımlanan endeks, 20112 yılı takvim yılı içerisinde 155 bin kişiyle yapılan anket verileriyle hazırlandı.
Toplam 135 ülkeden verilerin analiz edildiği araştırmada Türkiye, ‘bir yabancıya yardım etme’ konusunda 116, ‘maddi yardımda bulunma’ konusunda 102 ve ‘gönüllü zaman harcama’ konusunda ise 130. sırada yer aldı. Bağışçılık konusunda Türkiye’nin hala istenen düzeyde olmadığına dikkat çeken Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) Genel Sekreteri Tevfik Başak Ersen, “Türkiye’de her ne kadar yardım etme eğilimi yaygın olsa da dünyadaki diğer ülkeler ile kıyaslandığında çok da parlak bir durumda olmadığımız ortaya çıkıyor. Bir önceki yıl yapılan endeksteki bölgesel sıralamada da Türkiye 17 ülke arasında en düşük sıralamaya ve skora sahipti. Daha üst sıralara gelebilmemiz için insanların bağış yapmaya özendirilmesi, sivil toplum kuruluşlarına bağış mekanizmasının çok daha şeffaf ve kolay hale getirilmesi gerekiyor” dedi.
Krize rağmen bağışlar arttı
Endekse göre 2012 yılındaki global ekonomik gerilemeye karşın genel olarak ‘bir yabancıya yardım etmek’, ‘maddi yardımda bulunmak’, ve ‘gönüllü zaman harcamak’ gibi başlıklar altında ilerleme kaydedildiği belirtildi. 2008 yılında gönüllülük sıralamasında en alt sırada yer alan gençlerin gönüllülük eğilimlerinin yükselmesi dikkat çekti.
2012 yılında birinciliği Avustralya’ya kaptıran ABD’yi ilk sıraya taşıyan en önemli neden olarak ‘tanımadığın birine yardım etme’ eğilimindeki artış gösteriliyor. Endonezya ve Tayland gibi ülkeler ‘maddi yardımda bulunan’ nüfus oranlarıyla beraber ilk 10 ülke içinde yer alırken, Sri Lanka ve Filipinler ‘gönüllü zaman harcama’ kategorisinde ilk 10’a girdi.
Az gelişmiş ülkeler Bağışçılar Liginde
Dünya sıralamasında bağışçılıkta ikinci sırada yer alan Myanmar ise bağışçılığın sadece zenginlikle orantılı olmadığını gösterdi. Vergi avantajı gibi bağışçılığı teşvik eden mekanizmaların yanı sıra kültür, gelenek ve dinin etkisiyle de bağış yapmak toplumsal yaşamın bir parçası haline gelebiliyor. En fazla bağışta bulunan 10 ülkeden 8’i G20 ülkeleri arasında yer almıyor. Hindistan’da bir ayda Hintlilerin ortalama verdiği bağış diğer ülkelere göre daha yüksek olsa da Çinlilerin bir ay içinde tanımadıkları bir kişiye yardım etme oranlarının daha yüksek olduğu ifade edildi. Endekse göre 2008 yılından bu yana kadınların erkeklere oranla daha fazla bağışta bulunması eğilimi devam ediyor.
Bağışçılığı teşvik edecek adımlar
CAF, bağış vermek, gönüllülük veya bir yabancıya yardım etmeye insanları teşvik etmek için hükümetlere şu adımları atmalarını öneriyor: STK’ların adil, açık ve tutarlı şekilde regüle edilmesi, bağış işlemlerinin kolaylaştırılması, bağışçılara sunulan vergi indiriminin genişletilmesi, kamusal yaşamda sivil toplumun bağımsız bir ses olarak güçlendirilmesi, STK’ların kampanya yapma haklarının korunması, STK’ların şeffaf olması ve toplumu çalışmaları hakkında bilgilendirmesini sağlaması ve ekonomiler gelişirken bağışçılığın topyekün bir sistem olarak özendirilmesi.
Türkiye 2012 – 2013 Karşılaştırması
Kategori | 2012 (2011 verileri) | 2013 (2012 verileri) |
Endeks sıralaması | 148 ülke arasından 137. | 135 ülke arasından 128. |
Endeks skoru | %15 | %17 (yükselmiş) |
Bir STK’ya nakdi bağış | Nüfusun %10’u | Nüfusun %13’ü |
Tanımadığın bir kişiye yardım | Nüfusun %31’i | Nüfusun %34’ü |
Gönüllülük | Nüfusun %4’ü | Nüfusun %5’i |
En fazla bağış yapan ilk 20 ülke
1. ABD
2. Kanada
3. Myanmar
4. Yeni Zellanda
5. İrlanda
6. İngiltere
7. Avustralya
8. Hollanda
9. Katar
10. Sri Lanka
11. Norveç
12. Malta
13. İsviçre
14. Libya
15. Avusturya
16. Filipinler
17. Hong Kong
18. İzlanda
19. Endonezya
20. Nijerya
Bağışçılık için uzman desteği şart
Türkiye’de bağışçılığın durumuna değinen Tevfik Başak Ersen, sivil toplum hareketlerinin daha çok canlılık kazanması, daha fazla şirket çalışanının sosyal sorumluluk çalışmalarının içinde yer almak istemesi, yurttaşların ortak talepler etrafında daha sıklıkla örgütlenmesinin artış göstermesi sonucunda bağışçılık ve sivil aktivizmin gelişmeye başladığını belirtti. Bireylerin sosyal değişim yaratma, yenilikçi ve toplum temelli çözümler üretme yönündeki çabalarının da arttığını dile getiren Ersen, “Bireyler sorunların çözümünde yer almak, bunun için kendi kaynaklarından katkıda bulunmak istiyorlar. Türkiye’de sivil toplum kuruluşu projelerini destekleme kültürünün gelişebilmesi ve bağışçıların destekledikleri projelerin içinde daha aktif olarak yer alabilmeleri için kişilerin planlı bağışçılık ile ilgili konuları konuşmaya, deneyimlerini paylaşmaya, ağ kurmaya ve gerektiğinde uzman desteği almaya ihtiyaçları var” dedi.
Değişim için Bağış Projesi
TÜSEV’in bağışçıları farklı sosyal yatırım araçları ile tanıştırma, dünyadaki gelişimleri aktarmak, planlı bağışçılığa geçişi kolaylaştırmak amacıyla Değişim için Bağış projesini başlattığına değinen Ersen, “Türkiye’de iyi uygulamaları araştırdık ve vakıflara, şirketlere, bireylere ve yerel topluluklara yönelik ayrı ayrı rehberler yazıldı. Bireyler için hazırlanan rehber, bağışçıyı belli bir vizyon doğrultusunda bağış yapmaya yönlendiriyor, uzun vadeli bir bağış planı oluşturmak için atılacak adımları ortaya koyuyor ve aynı zamana Türkiye’den bağışçıların ilham veren hikayelerini paylaşıyor. Rehberlerin hepsi bireylerin ve kurumların kendi kendilerine okuyup uygulayabilecekleri pratik kaynaklar şeklinde tasarlandı” bilgilerini verdi.
TÜSEV’in bireyler, şirketler ve vakıflara bağışçılık stratejisi oluşturma veya var olan stratejilerini gözden geçirerek yenileme konusunda danışmanlık hizmeti de sunduğuna değinen Ersen, “Örneğin bağışlarının etkisini artırmak veya bağışçılığa adım atmak isteyen fakat nereden başlayacağını bilemeyen bir kişi, ‘TÜSEV Değişim için Bağış’ ekibi ile bağlantıya geçerek danışmanlık talebinde bulunabiliyor” diye konuştu.
Haberler
Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü
Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.
Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.
Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.
Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.
“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.
Haberler
Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu
Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.
1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.
Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”
Haberler
Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler
Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.
Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı
Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.
Suyu boşa kullanımı engellenmeli
Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.
Plastik kullanımından vazgeçilmeli
Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.
Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı
Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.
Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor
Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.
Pil atıklarına dikkat edilmesi
Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.
-
Madencilik5 yıl önce
İş Makinesi Sektörü Almanya’da Buluşuyor
-
Diğer Gıda & İçecek5 yıl önce
Propolisi Türkiye’den Dünyaya İhraç Eden Kadın
-
Haberler9 yıl önce
Türk Havayolları ve Boeing uzun vadeli işbirliği anlaşması imzaladı.
-
Diğer İmalatlar5 yıl önce
CITS’in Genel Müdürü Ertan Göral oldu
-
Sanayi3 yıl önce
Saha İstanbul Çorumlu sanayicilerle buluştu
-
Lojistik4 yıl önce
Linde’ye EcoVadis’den ikinci kez altın madalya!
-
Haberler4 yıl önce
Akıllı sel bariyerleri, sel baskınlarının önüne geçecek
-
İMALAT4 yıl önce
Atlas Copco’dan sanayiye enerji tasarruf sağlayacak 10 öneri
-
Yeni Teknolojiler4 yıl önce
Ulusal siber sınırlar gerçek ülke sınırları kadar önemli
-
Otomotiv4 yıl önce
CHEP Türkiye’de üst düzey atama
-
Makina & Ekipman4 yıl önce
Rockwell Automation siber güvenlik şirketi OYLO’yu satın aldı
-
İMALAT4 yıl önce
Coşkunöz Holding’in Dönüşüm Proje Koordinatörü Evren Özbanazi oldu