Connect with us

Haberler

Perakende sektörünün lider markaları LC Waikiki ve Atasay GOBİ etkinliğinde bir araya geldiler

Yayın tarihi

-

 

Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarıncihankamer_vahapkucukdan İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulan ve yaklaşık 1500 öğrencinin üye olduğu İTÜ Yatırım Kulubü tarafından düzenlenen ‘Global Opportunities in Business and Investment – İş ve Yatırım Alanında Küresel Fırsatlar (GOBİ)” adlı uluslararası etkinliğin ikinci gününe LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük ile Atasay Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer katıldı.

 

Prof. Dr. Kerem Alkin’in moderatörlüğünü yaptığı “Dünyada Öne Çıkan Türk Markaları” panelinde konuşan Küçük ve Kamer, öğrencilerle deneyimlerini paylaşıp, tavsiyelerde bulundular.

 

Perakende sektörünün Türkiye’deki büyüklüğünün 343 milyar TL olduğunu anlatan LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, 1 milyon kişiye istihdam sağlayan bu sektörün 145 Milyar TL’sinin organize perakende de olduğunu ancak organize perakendenin payının her geçen gün daha da arttığını söyledi.

 

Konuşmasında LC Waikiki’nin marka hikayesine ve gelişim sürecine de değinen Küçük, 1985 yılında Fransız hazır giyim sektöründe temelleri atılan LC Waikiki markasının bugün, yüzde yüz Türk markası olarak hizmet verdiğini söyledi. Dizdar, Küçük ve Kısacık Aileleri’nin 1988 yılında kurdukları tekstil şirketi ile Fransız LC Waikiki Şirketinin yollarının 1991 yılında kesiştiğini söyleyen Küçük “Süreç içinde üretim ihtiyacını karşılamak üzere Türkiye’de Taha Tekstil ile çalışmaya başlayan LC Waikiki için Türkiye macerası da böylece başlamış oldu. Başarılı projelerimiz ile kısa zamanda LC Waikiki’nin üretim alanındaki ana iş ortağı konumuna ulaştık.1997 yılında ise, LC Waikiki’nin Türkiye pazarında yakaladığı başarıyı dikkate alarak LC Waikiki’yi Fransız Grubundan satın aldık” dedi.

 

“Ya değişecek ya da ölmeye mahkumsunuz”

LC Waikiki’nin bugünkü konumuna ulaşmasında en önemli itici gücün “değişim” olduğunun altını çizen LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, “Profesyoneller veya işletmeler olarak mutlaka değişmelisiniz. Ya değişeceksiniz ya da ölmeye mahkumsunuz. Biz de Grup olarak her aşamada değiştik. Bunlar o kadar kolay olmadı. Arka planda oldukça sancılı süreçlerdi. Size bu vesileyle Gelişim Kitaplarındaki Kartal Örneğini okumanızı tavsiye ediyorum: ‘Gelişim Kitaplarında sözü edilen kartal cinslerinden biri, kendi türünde yaşayan en uzun canlıdır. 30 yaşına geldiğinde pençeleri sertleşerek avını yakalamayacak hale gelen kartal, ölmemek için bir karar vermek zorundadır. Ya değişecek ya da ölecektir. Değişime karar veren kartal yüksek bir kayalığa çıkarak, ilk önce gagasını kırar, gagası düzeldikten sonra tırnaklarını söker, tırnakları iyileştikten sonra tüylerini yolar… Ve yeni tüyleri ortaya çıkar…  Kartal yeniden doğmuş gibi 30-40 yıl daha ömrüne ömür katar. Biz de gerek iş hayatında gerek kişisel hayatımızda zamanı geldiğinde değişime karar vermiyorsak zaman zaman bu acı şurubu gerektiğinde içmiyorsak işletmemizin ömrü kısa olacaktır.’

 

“Hayal etmekten vazgeçmeyin”

Gençlere başarılı olmaları için tavsiyelerde de bulunan Küçük, en önemli unsurun hayal etmek olduğunu söyledi. “Kendinizi marka olarak, kişi olarak nerede görmek istiyorsunuz bunu hayal etmelisiniz. Biz de şirket olarak, ortaklarımız olarak para kazandık. Ancak para kazanmak bizi tatmin etmedi. Yaptığımız işin hakkını vermeliyiz dedik ve kendimize bir vizyon belirledik. Bu vizyonu belirlerken de dünyada alanımızdaki en iyi örnekleri inceledik. Kendimizi sadece Türkiye ile sınırlandırmadık. Öte yandan bir ‘Ortaklık Kültürü’ oluşturduk. Bu kültüre göre, ortaklar olarak her birimiz farklı alanlardan sorumlu olduk. Eğitime ve teknolojiye yatırıma çok önem verdik. Kriz dönemlerinde bile en fazla bütçeyi eğitime ayırmaya özen gösterdik. Yaptığımız işi yerel değil global rekabet standartlarına göre dizayn ettik. Doğru zamanda doğru yerde bulunduk. 2001 yılında perakende sektörüne odaklanma kararı almasaydık bugün bu konuma ulaşamazdık.”

 

Gençlerle sohbet sırasında sorulan bir soru üzerine LC Waikiki’nin sosyal sorumluluk yaklaşımına da değinen Küçük “Biz Grup olarak; her yıl karımızın yüzde 10’unu sosyal sorumluluk projelerine ayırıyoruz. Bunu; ayni ve nakdi olmak üzere 2 ayrı yöntemle yapıyoruz. Türkiye’nin 81 ilinde hemen hemen ulaşmadığımız yer yoktur” dedi.

 

Kamer: “Hayatınızın her alanında inovatif olun”

Türkiye’yi 2023 vizyonuna gençlerin taşıyacağını ifade eden Atasay Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer, “ Ben hayatım boyunca parayı hep inovatif işlerden kazandım. Bu nedenle hayatınızın tüm alanlarında her zaman inovatif olun” dedi. Gençlerle Atasay’ın kuruluş hikayesini paylaşan Kamer, “Temelleri Denizli’nin Çivril kasabasından atılan Atasay’ın geçtiğimiz yıl 75. Yılını kutladık. Atasay Türkiye’de mücevher alanında ne kadar ilk varsa altına imza atmış bir kuruluştur. Ama biz bile markalaşmanın önemini çok geç fark ettik. Yıllarca dünyanın fasonculuğunu yaptık. Ama 2000 yılından itibaren markalaşmaya hız verdik. O dönemde Türkiye genelinde 2500 satış noktamız vardı. Hepsiyle ilişkimizi koparıp kendi franchising mağazalarımızı kurmaya başladık. Bugün Türkiye genelinde 130, yurtdışında ise 4 mağazamız var. Bundan sonraki hedefimiz önce Ortadoğu’da ardından da Çin üzerinden Asya’da büyümek” diye konuştu.

 

“Asya dillerini öğrenmeyi ihmal etmeyin”

Bir markanın dünya markası olması için ülkesinin marka olmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Kamer şunları söyledi: “ Türkiye son yıllarda özellikle Ortadoğu Ülkeleri’nde ciddi anlamda bir marka olmuş durumda. Bu durum Türk markalarının Ortadoğu’daki işini çok kolaylaştırıyor. Bu kapsamda biz de dahil olmak üzere birçok Türk şirketi yönünü Ortadoğu’ya çevirmiş durumda. Bu nedenle siz gençlere tavsiyem İngilizce’yi mutlaka öğrenin ama Ortadoğu ve Asya dillerini de ihmal etmeyin.”

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Trendler