Connect with us

Haberler

Çağlayan: “Markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam”

Yayın tarihi

-

 

Türkiye’nin 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya daha çok yatırım yapması gerektiğini belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, teşvik sistematiğini bu alanları destekleyecek şekilde kurguladıklarını söyledi. Bu sayede endüstriyel tasarım tescil başvurusunda Türkiye’nin Avrupa’nın en çok başvuru yapılan ilk üç ülkesi arasına girdiğini, TURQUALITY®  kapsamındaki firmaların markalı ihracatlarındaki birim fiyatlarının yükseldiğini vurgulayan Çağlayan, “Bu bize şunu gösteriyor: Markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam” dedi.

 2

Dünyanın en kapsamlı marka geliştirme programı olan TURQUALITY®, dünyaca ünlü pazarlama ve marka teorisyenlerini Türk markaları ile buluşturduğu Vizyon Seminerleri’ne devam ediyor. Bu yıl yedincisi düzenlenen Vizyon Semineri’nin konuğu kısaca VG diye bilinen, strateji ve inovasyon konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Vijay Govindarajan oldu. Kurumsal üst düzey eğitim alanında ilk 10 işletme profesörü arasında yer alan, dünyanın önde gelen iş stratejisi ve inovasyon uzmanı Profesör Vijay Govindarajan “Ters İnovasyon” temalı konuşmasında Türk markalarına, değişen dünyada büyüme fırsatlarını nasıl yakalayabileceklerini, artık sadece ihracat yapmanın yeterli olamayacağını ve dünya markası olma yolunda inovasyonun rolünü anlattı.

 

“İnovasyon tersine işlemeye başladı”

TURQUALITY® Programı kapsamında yer alan şirketlerin yöneticilerinin global rekabet için gerekli yetkinliklere ulaşmasına destek olmak amacıyla düzenlenen Vizyon Semineri’nin açılış konuşmasını Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yaptı. Uluslararası firmaların yeni ürünleri ve inovatif faaliyetleri, yüksek gelirli ülkelerde ortaya koyduktan sonra bu ürünleri düşük gelirli ülkelerde satışa sunduklarını hatırlatan Bakan Çağlayan, “Buna geleneksel inovasyon deniyor. Ters inovasyon ise bunun tam karşıtı. Yani inovasyonun düşük gelirli ülkelerde gerçekleştirilmesinden sonra yüksek gelirli ülkelerde satışa sunulduğu durumları tarif ediyor. Artık dünyada gelişmekte olan ülkelerin yıldızı yükseliyor. İlk kez 2012 yılında gelişmekte olan ülkeler dünya GSYİH’sının yarısına (40 trilyon dolar) ulaştı. Geldiğimiz noktada gelişmekte olan ülkeler dünyanın yükünü çekiyor ve dünya ekonomisine yön veriyor. İşte bu sebeple inovasyon tersine işlemeye başladı” dedi.

 

Vijan Govindarajan: “Ters inovasyon Türk şirketleri için çok önemli bir fırsat”   

Yoksul insanların ulaşamadıkları ürün ve hizmetlere erişimlerinin basit ama kaliteli çözümlerle mümkün hale getirilmesine ve bunun daha sonra gelişmiş ülkelere ihraç edilmesine Ters İnovasyon adı verildiğini belirten Vijan Govindarajan, “Başta Türkiye olmak üzere Çin, Hindistan gibi ülkelerin önünde bu anlamda çok önemli bir fırsat var. Türkler çok zeki ve yaratıcı insanlar. Türkiye’deki yerel şirketler bu fırsatı avantaja dönüştürebilir. Bunu nasıl yapabileceğinize gelince: Yoksul insanların da zengin insanlar kadar ihtiyaç ve problemleri var. Bunları iyi analiz edip, çok daha az maliyetle çok daha fazla değer yaratabilecek çözümlerle milyonlarca insanı tüketici konumuna getirebilirsiniz. Üstelik bunu önce kendi ülkenizde yapıp sonra dünyaya pazarlayabilirsiniz. Ben Türk şirketlerinde bu potansiyeli görüyorum” dedi.

 

“Türkiye’de de başarılı inovasyon örnekleri var”

Türkiye’de başarılı inovasyon örneklerinin oldukça çok olduğunu belirten Bakan Çağlayan, “Pazar çeşitlendirmemiz buna iyi bir örnek. 2009 yılı ortasında kısa sürede yapılan planlama sonucu 4 yılda 43 milyar dolara yakın ek ihracat sağladık. Firma bazında baktığımızda ise aklıma gelen ilk örnekler Simit Sarayı ve Koton. 10 yıl önce simit sadece tezgahlarda satılırken, simit fırınları bugün yemek yenen yerlere dönüştü. Simit Sarayı bu başarılı inovasyon örneğini şimdi yurtdışına taşıyor. Koton ise alışverişten sıkılan erkeklerin mağazalarında vakit geçirebilecekleri alanlar tasarladı. İnovasyon gerekli çünkü artık her geçen gün daha fazla firmanın ve ürünün rekabetine sahne olan küresel piyasalarda, avantaj sağlayabilmenin en önemli koşullarından biri ürün farklılaştırması. Geçmiş dönemlerde fiyat avantajı ile rekabet gücümüzü koruyabilmiştik. Ama artık bu sektörlerdeki varlığımızı, rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale getirmek için inovasyon, tasarım ve markalaşma konusunda hızlı bir gelişim göstermek zorundayız” diye konuştu.

 

“Katma değerli ürün ihracatımızı artırmamız şart”

Bakanlık olarak Türkiye’nin dış ticaretinin birim fiyat analizini yaptıklarını ifade eden Bakan Çağlayan, “Bizim kilo fiyatlarımız ne, başka ülkelerin ne? Bizim nasıl değişmiş, onların nasıl değişmiş? bunların hepsini inceliyoruz. Tablo şu: Genel ihracatımızın birim fiyatı 2009’da 1.16 dolar, 2010’da 1.25 dolar, 2011’de 1.47 dolar, 2012 yılında ise ortalama 1.58 dolar olarak gerçekleşmiş. Yani ihracat birim fiyatımızda sürekli bir artış var ama fiziki olarak ihracatına ağırlık verdiğimiz ürünlerdeki gelirimiz son derece zayıf. Bu alanda harcadığımız emeği fiyatların ya da katma değerin görece yüksek olduğu ürünlerin üretimine kaydırmamız gerekiyor. Yani “katma değeri yüksek ürünlerde üretimimizi nasıl artırırız, ihracatımızı nasıl artırırız” buna bakmamız gerekiyor. Bunun için Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya daha çok yatırım yapmamız lazım” diye konuştu.

”Teşvik yetmez, kamuoyu oluşturmamız gerekiyor”

Türkiye’nin 2023 yılı ihracat hedefinin olan 500 milyar dolar olduğunu hatırlatan Bakan Çağlayan, “Bu hedefi yükte hafif pahada ağır ürünlerin ihracatımızdaki payını arttırarak, yani özgün tasarımlı, yenilikçi ve markalı ürünler ihraç ederek gerçekleştirebiliriz. Bu kapsamda öncelikle Ar-Ge yatırımlarını artıracak tedbirler alarak, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranını aşamalı olarak artıracak ve 2023 yılında %3’e çıkaracağız. Yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmayı özendirecek şekilde kurguladık ve uyguluyoruz. Ama sadece teşvik etmek yetmiyor. Ülkemizde bu konularda kamuoyu oluşturmak, farkındalığı artırmak da çok önemli. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri, bugün burada katıldığımız TURQUALITY® Vizyon Semineri gibi etkinlikler bu farkındalığı oluşturmak için atılan önemli adımlar” dedi.

 

“Endüstriyel tasarım tescilinde Avrupa’da ilk üçteyiz”

Moda ve endüstriyel ürün tasarımı alanlarında faaliyet gösteren firmalara yurtdışı tanıtım, pazarlama, kira gibi geniş bir yelpazede destekler sunduklarını anlatan Bakan Çağlayan, “Türkiye son yıllarda tasarım konusunda önemli işler yapıyor. Bunun sonucunda da son birkaç yılda endüstriyel tasarım tescil başvurularında “Avrupa’nın en çok başvuru yapılan ilk 3 ülkesi” arasına girdik. Ülkemizde yapılan tasarım tescil başvuru sayısı 2010’da 31 bin, 2011’de 36 bin 578, 2012’de 41 bin 220’ye ulaştı. 2010’da 8 bin 343 olan patent tescil başvurusu sayımız 2011’de 10 bin 241, 2012’de ise %13 artarak 11 bin 599’a ulaştı. Bu artışta Ar-Ge yatırımlarındaki artışın katkısı büyük. 2011’de Ar-Ge harcamaları 6,7 milyar dolara ulaştı. Böylece Ar-Ge harcamaları GSYİH’nin binde 8,6’sına yükseldi. Ama hedefimiz 2023’te yüzde 3’e çıkarmak” dedi.

 

“TURQUALITY® klasik bir devlet yardım programı değil”

Katma değerli ürünün aynı zamanda belirli bir marka değeri olan ürün anlamına geldiğini vurgulayan Bakan Çağlayan, “Türkiye’nin de markalaşması olarak gördüğümüz bu yolculukta Bakanlığımızın markalaşmaya verdiği önemi ve destekleri hepiniz biliyorsunuz. TURQUALITY® Programı bu alanda Amiral Gemimiz. TURQUALITY® bugün itibariyle 90 firmamızın 102 markası ile kapsama dâhil olduğu, birçok markamızın ise programa girmek için yoğun çaba gösterdiği en iyiler kulübü haline geldi. TURQUALITY® adeta bir prestij ligi. TURQUALITY® Programı’na hazırlık süreci olarak düşünebileceğimiz Marka Programı’mız kapsamında ise 41 firmamızın 44 markası bir üst lige çıkmak için antrenman yapıyor” diye konuştu. Bakan Çağlayan, “TURQUALITY® Programı’nda yer alan firmalarımızın 2012’de sadece destek kapsamındaki markalarıyla yaptıkları ihracatın birim fiyatı 3,28 dolar olmuştur. Bu, marka olmanın, markalı mal satmış olmanın ortaya koyduğu katma değerdir. Bu bize şunu gösteriyor, markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam” diye konuştu.

 

“Bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı”

Küresel anlamda, henüz en değerli marka listelerinde ilk 100’de, ilk 500’de Türk markaları olmadığını anlatan Bakan Çağlayan şunları söyledi: “Ama bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı. Ancak, bizim kazandırdığımız vizyon ile bu hedefe er veya geç ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Çünkü marka olmak ve markalaşmak uzun vadeli, sabır isteyen bir yatırımdır. Biz de Bakanlık olarak her zaman sizin yanınızda olacağız, bu yolculukta size her türlü desteği vereceğiz.”

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GIDA & İÇECEK

Gürok Grup’ta üst düzey atama

Yayın tarihi

-

Yazar:

Gürok Grup’un 2024 yılında tüketicilerle buluşturduğu, Türkiye’nin en yüksek magnezyum ve toplam mineral değerine sahip içecek ailesi AVOYA’nın Genel Müdürlük görevine Ümit Bayvas atandı.

Atamaya ilişkin değerlendirmede bulunan Gürok Grup Yönetim Kurulu Başkan Vekili Esin Güral Argat, şunları söyledi: “Ümit Bey’in hem global hem de yerel pazarlarda edindiği güçlü deneyimin, markamızın büyüme yolculuğuna değerli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. AVOYA ile tüketicilere doğal içeriklerle zenginleştirilmiş, yüksek mineral değerine sahip, yenilikçi bir içecek deneyimi sunuyoruz. Bu vizyonla daha geniş kitlelere ulaşma ve pazardaki konumumuzu daha da güçlendirme noktasında kendisine güvenimiz tam. Atamamızın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.”

Birçok önde gelen küresel FMCG ve içecek şirketinde üst düzey yönetici olarak görev alan Ümit Bayvas, 30 yılı aşkın kariyeri boyunca farklı ülkelerde büyük ölçekli ticari ve organizasyonel dönüşüm projelerine liderlik etti. Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Kuzey Amerika gibi geniş coğrafyalarda dağıtım sistemleri, satış yapılanmaları ve pazara giriş stratejilerinin oluşturulmasına öncülük eden Bayvas, son dönemde uluslararası FMCG şirketlerine danışmanlık yaparak ticari mükemmeliyet, pazar genişlemesi ve “route-to-market” stratejileri konularında önemli projelere imza attı.

Gürok Grup, geçen sene hızlı tüketim ürünleri sektörüne AVOYA ile önemli bir adım atarak tüketicilere yüksek magnezyum oranı ve doğal bileşenleriyle yenilikçi içecekler sunuyor. AVOYA, Türkiye’nin toplam mineral ve magnezyum değeri en yüksek maden suyu olarak fark yaratıyor. Sektörde bir ilki gerçekleştirerek meyve ve bitki özleri ile zenginleştirilmiş, tamamen doğal içerikli formüllerle tüketicilere sunuluyor. Bu yenilikçi yaklaşımla AVOYA hem maden suyu hem de mineralli gazlı içecek kategorisinde devrim yaratmayı hedefliyor.

Haberin Devamı

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Trendler