Connect with us

Haberler

Bilim, Akıllı Güvenlik Sistemleriyle Kazalara Dur Diyor

Yayın tarihi

-

Işık Üniversitesi’nden Araç İçi Güvenlikte Mükemmellik Arayışları

Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesi ve toplumsal refahını arttırmayı hedefleyen çalışmalarla öne çıkan Işık Üniversitesi, ülke gündemini uzun yıllardır meşgul eden trafik kazalarını en aza indirecek çözümlerin adresi oluyor.

Işık Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mekatronik Mühendisliği öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Erkin Dinçmen tarafından sürdürülen ‘Taşıtlar için Aktif Güvenlik Sistemleri Araştırması’ yaşanan trafik kazalarının bir numaralı nedeni olan sürücü faktörünü en aza indirmeyi amaçlıyor.

Türkiye trafik kazalarında dünyada ilk on ülke arasında yer almaya devam ederken,TÜİK Trafik kaza İstatistikleri Yıllığı 2010 verilerine göre meydana gelen trafik kazalarında sürücü hataları %90’lık bir oranla ilk sırada geliyor. Trafik kazalarında gerçekleşen ölüm ve yaralanmaların yanı sıra ortaya çıkan ekonomik kayıplar, trafik kazalarını ülkenin en önemli sorunlarından biri yapmaya devam ediyor. Sadece 2012 yılında oluşan 1 milyonu aşkın kazanın 116 bininde ölüm ya da yaralanma meydana gelirken, bu kazalarda 4 bini aşkın yurttaş yaşama gözlerini yumdu, 211 bin yurttaş ise yaralandı.

Işık Üniversitesi’nde Akıllı Aktif Güvenlik Algoritmaları

Sosyal ve ekonomik bir felakete dönüşen trafik kazalarının azaltılması için harekete geçen Işık Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Erkin Dinçmen, araç için aktif güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi için gerekli olan algoritmalara odaklandı. Işık Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği bölümünde süren çalışmada aktif güvenlik algoritmaları geliştirilirken, bilgisayar ortamında yapılan simülasyon çalışmaları ile algoritmaların performansının yükseltilmesi sağlanıyor.

İstatistiklere yansıyan kazaların azaltılması için öncelikli olarak atılması gereken adımların altını çizen Erkin Dinçmen, “Kaza sayısını, dolayısıyla ölüm ve yaralanma oranlarını buna bağlı olarak oluşan ekonomik kaybı azaltmak için ilk adım sürücü hatalarını önlemeye dönük olmalıdır. Türkiye’de kazaların neredeyse tamamı önlenebilir sürücü hatalarından oluşuyor. Sürücü eğitimi ve geliştirilmesine yönelik adımların yanı sıra sürücülerin araç içi hâkimiyetlerini kaybetmelerini önleyecek araç içi aktif güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi de hayati önem taşıyor” dedi.

Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan aktif güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi ve sürücü/araç kaynaklı kaza oranının ortadan kaldırılması öncelikli önem taşıyor. Aktif güvenlik sistemleri ihtiyacı ilk kez 1978 yılında Anti Blokaj Fren Sistemleri ile (ABS) ortaya çıktı. Tekerlek hızlarını denetleyerek tekerleklerin kilitlenmesini önleyen ABS, taşıtın çekişi sağlayan tekerleklerinin hızlanma esnasında patinaj yapmasını engelleyen Çekiş Kontrol Sistemi (TCS) sistemleri ve son olarak 1995 yılında geliştirilen Elektronik Stabilite Programı (ESP) ile aktif sürüş güvenliği yeni bir boyut kazandı.

Aktif güvenlik sistemleri mükemmeli arıyor

Makine, Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği programlarının bir birleşimi olan Mekatronik Mühendisliği programı bünyesinde süren çalışmada geliştirmekte olan aktif güvenlik algoritmalarıyla, ABS frenleme, savrulma önleyici kontrolve devrilme önleyici kontrol çözümleri üretiliyor.

Işık Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü’nde süren çalışma, yol koşulları bilgisine ihtiyaç duymadan optimum frenleme performansını sağlayacak ABS kontrol algoritmaları geliştiriliyor.

Geliştirilen algoritmaların temeli güvenlik sitemleri içindeEkstremum Arama Algoritması olarak adlandırılan yönteme dayanıyor. Bu yöntemle geliştirilen aktif güvenlik sistemi, acil durum frenlemesinde ihtiyaç duyulduğu gibi bilinmeyen yol koşullarında tekerlek ile yol arasındaki frenleme kuvvetlerinin maksimize edilmesi sağlayacak.

Çalışmanın diğer ayağı olan savrulma önleyici kontrol algoritmaları ise kazaların en önemli nedenlerinden biri olan savrulmaları önleyici çalışmaları içeriyor. Yol koşullarına bağlı kalmaksızın güvenli hız sınırını belirleyen algoritmalarla yol koşulunun ölçülmesine gerek kalmadan her yol koşulu için kontrolörün doğru anda müdahale edeceği bir yöntem geliştirilmekte.

Işık Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümünde sürdürülen aktif güvenlik algoritmaları çalışmasının bir diğer ayağı ise oluşan kazalarda en fazla can kaybına yol açan devrilmeleri önceden tespit eden ve araca müdahale eden güvenlik sistemlerinin geliştirilmesine odaklandı. Devrilme önleyici algoritmalarla, araçların yanal ivmesi, yalpa açısı gibi parametreler seyir süresince gözlemlenerek tehlikeli bir durum tespit edildiğinde aktif süspansiyon, frenleme, direksiyona müdahale gibi yöntemlerle devrilme tehlikesi olmadan aracın güvenle yoluna devam etmesini sağlayacak çözümler geliştiriliyor.

Işık üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nin bu yıl öğrenci alan Otomotiv Mühendisliği programıyla alışveriş içinde sürecek olan çalışma, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan otomotiv alanında yaratıcı mühendislik çalışmalarını destekleyen aktif güvenlik sistemlerini de hayata geçirecek. Geliştirilen algoritmalar gerçekleştirilen simülasyonlarla desteklenerek üretim sürecine katkı sağlayacak ve kazaları en aza indirecek sistemlerin geliştirilmesini hedefliyor.

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Yayın tarihi

-

Yazar:

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Yayın tarihi

-

Yazar:

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Haberin Devamı

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Trendler